ilim, irfan, ilim sitesi, ilim ve irfan sitesi, temel esaslar, islam esasları, itikad bilgileri, temel itikat bilgileri, iman esasları, namaz, oruç, hac, zekat, umre, abdest, ezan

Kaza ve Kadere İman

Kaza ve Kadere İman
Kader: Allah'ın ilim ve irade sıfatlarıyla, âlemin başlangıcından sonuna kadar olacak şeylerin; zamanını, yerini, özelliklerini bilip irade ve takdir etmesine "kader" denir.
Kaza: Allah'ın tekvin ve kudretiyle, zamanı gelince her şeyi irade ettiği surette gerçekleştirmesine "kaza" denir.

İmam-ı Nevevi kaza ve kaderi şöyle tarif etmiştir: "Olacak şeyleri, muayyen zaman ve mekânlarda, vücut bulacağı vasıflar üzerine takdir etmesidir. Kaza ise takdir edilen eşyayı; zaman, mekân ve vasıflar üzerine icat etmesidir. Kader, ilim sıfatının şubesi olduğu gibi kader de kudret sıfatının şubesidir."

Kadere iman da imanın şartlarındandır. Kur'an-ı Kerim'de kadere imanın gerekliliğine dair pek çok ayet-i kerime vardır. Allah'ın yaratacağı her şeyi ve her hadiseyi önceden takdir ve tayin ettiği apaçık beyan edilmiştir: "Ne yeryüzünde vâkî olan, ne de sizin başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan evvel o, bir kitapta yazılmış olmasın! Doğrusu bu, Allah'a pek kolaydır." (Hadid; 22)

Allah bir şeyin olmasını dileyince onun vesilesi olan şeyleri halk eder. Her şey O'nun yaratmasıyla gerçekleşir. Hiçbir kudret ve kuvvet, O'nun yaratmasının haricinde mevccut değildir: "Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir kadere (ölçüye) göre indiririz." (Hicr; 21)

Başka birçok ayet ve hadisler de ecelin, rızkın, başak gelen her türlü halin önceden takdir edildiğini apaçık beyan eder: "Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider." (Araf; 34)

"Sizden biriniz; kendisine gelecek bir şeye, bütün dünya toplansa engel olamayacağına; gelmeyecek olan bir şeyi de bütün dünya toplansa getiremeyeceğine inanmadıkça, kadere gerçekten inanmış olamaz." (Ebû Dâvûd, Sünne, 16; Tirmizi, Kader, 10)

İnsanların cüz-i irade ve ihtiyar sahibi bir mahlûk olması da Allah-u Zülcelâl'in takdiridir. Allah insana akıl vermiş ve doğruyu yanlışı ayırt eden hidayet yollarını göstermiştir. Hayrı ve şerri seçme ihtiyarına sahip olan insan, tercihini yapmakla ya sevap veya günah kazanır. Buna "kesb", yani "kulun seçimiyle elde ettiği kazanç" denir.

Allah-u Zülcelâl kulunun o niyetini gerçekleştirecek sebepleri yaratır veya yaratmaz. Kul, Allah'ın rızasına uygun bir amele niyet eder ama tamamlayamazsa Allah ona sevabını yine veriri. Ama kul, kötü bir şey yapmayı içinden geçirir de kimseye söylemeden veya gerçekleştirmeden öyle kalırsa ona günah yazmaz. Bu Allah'ın rahmetindendir.

Kulun nefsini yenip salih amel yapması, Allah'ın hidayeti ve nusreti (yardımı) sayesinde olur. Kötülüğü işlemek istemesi ise nefsindendir. Fakat hayır olsun şer olsun, amelleri gerçekleştirecek kuvvet ve sebebi, yine ancak Allah yaratır. Kul, hiçbir şeyin yaratıcısı değildir.

İnsan kaderi bahane ederek kendisini mesuliyetten kurtaramaz. Çünkü insan, ezeldeki takdirin nasıl gerçekleşeceğini bilmemektedir. Yaptığı ameli de isteyerek yaptığından dolayı mesuldür.

Kaynak: Temel Esaslar Kitabı
Müellif:: Seyda Muhammed Konyevi (k.s) Hazretleri





 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol