ilim, irfan, ilim sitesi, ilim ve irfan sitesi, temel esaslar, islam esasları, itikad bilgileri, temel itikat bilgileri, iman esasları, namaz, oruç, hac, zekat, umre, abdest, ezan

Kıyamet Alametleri

KIYAMET ALAMETLERİ
İslâm'da, "ahir zaman" denince dünya hayatının son dönemi hatıra gelmektedir. Zira akidemize göre, başlangıcı olan bu âlemin mutlak sonu da vardır. Fakat bu sonun kesin olarak zamanı bildirilmemiştir. Bu bilgi, yalnız Allah'a mahsustur. 


Kur'an, kıyamet olayının kesinliğini, yakınlığını bildirdiği, hatta oluş biçimine ilişkin tasvirler verdiği halde, zamanı konusunda bir açıklama yapmaz. Kıyamet doğrudan doğruya Allah'ın dilemesine bağlı bir olaydır ve O'ndan başka hiç kimsenin bu konuda bir bilgisi yoktur. Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede buyurduğu gibi: "Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah katındadır." (Lokman; 34) gibi ayetlerle kıyametin zamanının hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirttikten sonra, bu konuda sorulan soruları şöyle cevaplar: "De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onun vaktini kendisinden başkası açıklayamaz." (A'raf; 187)

Yalnız, ahir zamanda ırtaya çıkacak kıyametin yaklaştığını, kopmak üzere olduğunu gösteren belirtiler vardır. Âlimler, hadislerde dile getirilen alametleri nitelikleri açısından değerlendirerek, bunları küçük alametler ve büyük alametler olmak üzee iki başlık altında toplamışlardır.

Kıyametin Küçük Alametlerinin çoğu görülmüştür ve başlıcaları şunlardır:  
  1. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin son peygamber olarak gönderilmesi,
  2. İlmin -genel manada- ortadan kalkması,
  3. Alkollü içkilerin çoğalması,
  4. Emanetin zayi olup ganimet sayılması,
  5. Zekâtın ağır bir yük sayılması ve verilmemesi,
  6. Mescidlerde yüksek sesle konuşulması,
  7. Şarkıcı kadınların zuhur etmesi,
  8. Oyun ve çalgıların çoğalması,
  9. Sonradan gelen neslin, önceden gelen nesle lanet okuması,
  10. Din öğreniminin yapılmaması,
  11. Kişinin karısına itaat edip anasına âsi olması, arkadaşına yaklaşıp babasından uzaklaşması,
  12. Kişiye şerrinden korkulduğu için itaat edilmesi,
  13. Cariyenin efendisini doğurması,
  14. İnsanların yüksek bina kurmakta birbirleriyle yarışmaları,
  15. Bid'at ve fitnelerin zuhur etmesi ve çoğalması,
  16. Erkeklerin ipekli elbise giymeleri,
  17. Müslümanların Yahudilerle savaş yapması,
  18. Fırat Nehri'nin, altından, altından bir dağı açıp meydana çıkarması,
  19. Yalancı peygamberlerin ortaya çıkması,
  20. İnsanların şekillerinin değişmesi,
  21. İslamiyet'in silinmesi ve Kur'an'ın çekip gitmesi,
  22. Şiddetli rüzgârların esmesi,
  23. İnsanlar arasında zinanın çoğalması, kadınların kadınlarla erkeklerin erkeklerle teması,
  24. Falan yerde emin bir adam vardır, denecek derecede emin kimselerin az kalması,
  25. İslam'ın farzlarından biri olan Emr-i bi'l-maruf ve neyh-i ani'l-münker'in terk edilmesi,
  26. Kötülüğün yapılması için emredilmesi, iyiliğin ise yasaklanması,
  27. Dünya meşakkatlerinin çoğalması, huzurun kalmaması,
  28. Zalim ve yalancı kimselerin çoğalmaları, insanları hak yoldan çıkarmaları,
  29. Dorğu söyleyenin insanlar tarafından sevilmemesi,
  30. İnsanlarda ahiret korkusunun kalmaması,
  31. Adaletin kalkması,
  32. Kadınların çoğalıp, erkeklerin azalması.
Bunların birçoğu vuku bulmuş, az bir kısmı da kıyamete çok yaklaşıldığında ortaya çıkacaktır. 

Bazı savaşlar ve fetihler, kıyamet alametidir. Hz. Muâz İbnu Cebel radıyallâhu anhu anlatıyor: "Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem bir gün: 

'Beytu'l-Makdis'in imârı, Yesrib'in (Medine) harabıdır. Yesrib'in harâbı, melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un (manevi) fethidir. İstanbul'un fethi, Deccâl'in çıkmasının (yakın olduğuna işarettir)!' buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muâz'ın) dizine vurdular ve: 'Bu söylediğim, kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi.' buyurdular." (Ebu Davud, Melahim, 3, (4294) 

Başka bir hadis-i şerifte buyrulmuştur ki: "Zaman yakınlaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle bir olur ki, bir yıl bir ay gibi; bir ay bir hafta gibi; hafta da bir gün gibi; bir gün bir saat gibi; bir saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur." (Tirmizi, Zühd, 24) Bu hadis-i şeriften de anlıyoruz ki, kıyamet yaklaştığında, zaman mefhumu değişikliğe uğrayacaktır. 

Kıyametten evvel çok savaş olacak, fitneler çıkacak, yalancı peygamberler zuhur edecektir. Peygamberimiz o vakit; iç savaşlara karışmamayı, ilim, amel ve tebliğ ile meşgul olmayı tavsiye etmiştir.

Huzeyfe radıyallâhu anhu rivayet ediyor: "Resûlullah aleyhisselâtu vesselâma halk hayırdan sorardı. Ben ise bana da bulaşabilir korkusuyla, her şeyden sorardım. (Yine bir gün:) 'Ey Allah'ın Resûlü! Biz Cahiliye devrinde şey içerisinde idik, Allah bize bu hayrı verdi. Bu hayırdan sonra tekrar şer var mı?' diye sordum. 'Evet, var!' buyurdular. Ben tekrar: 'Peki bu şerden sonra hayır var mı?' dedim. 'Evet var! Fakat onda duman da var' buyurdular. Ben de Duman (dehan) da ne?' dedim.

'Bir kavim var. Sünnetimden başka sünnet edinir; hidayetimden başka bir hidayet arar. Bazı işlerini iyi (ma'ruf) bulursun, bazı işlerini kötü (münker) bulursun.' buyurdular. Ben tekrar: 'Bu hayırdan sonra başka bir şer kaldı mı?' diye sordum. 'Evet! Cehennem kapısına çağıran davetçiler var. Kim onlara icabet ederek o kapıya doğru giderse, onlar bunu ateşe atarlar' buyurdular. Ben: 'Ey Allah'ın Resûlü! Ben (o güne) ulaşırsam, bana ne emredersiniz?' dedim. 'Müslümanların cemaatine ve imamlarına uy, onlardan ayrılma. İmam sırtına (zulmen) vursa, malını (haksızlıkla) alsa da onu dinle ve itaat et!' buyurdular. 'O zaman, ne cemaat ne de imam yoksa?' dedim.

'O takdirde bütün fırkaları terk et (kaç)! Öyle ki, bir ağacın köküne dişlerinle tutunmuş olsan bile, ölüm sana gelinceye kadar o vaziyette kal!' buyurdular."
(Buhari, Fiten, 11) 
Kıamet yaklaşınca Allah'ın emrettiği marufları emretmek, neyihlerini yasaklamak terk edilecektir: "Sizde iki sarhoşluk çıkmadıkça Allah tarafından gelen hak din üzerine devam edersiniz: Cehalet sarhoşluğu ve dünyaya aşırı düşkünlük. Siz iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah yolunda cihad ederken, içinizde dünya sevgisi oluşuverince iyiliği emretmez, köütlüğe engel olmaz ve Allah yolunda cihadı bırakırsınız. O gün, Kitap ve Sünnet'in emirlerini yaymaya çalışanlar, Ensâr ve Muhâcirlerden İslâm'a ilk giren kimseler gibidirler." (Bezzâr, Mecmau'z Zevâid, VII, 271)

Mal bollaşacak, yüksek binalar çoğalacak, emin insanlar azalacak, zina çoğalacak, huzursuzluk, iç karışıklık çoğalacak, ölenin niye öldüğünü öldürenin niye öldürdüğünü bilmediği herc (terör) olayları meydana gelecektir. Peygamberimiz, hadis-i şerifte buyurmuştur ki: "Herç (anarşı) zamanında kulluk, ban ahicret etmek gibidir." (Müslim, Fiten, 130) 

Peygamerimiz bu fitnelere karşı, müslümanların cemaatine sığınmayı emretmiştir: "Şeytan insanın kurdudur. Koyun kurdunun, sürüden ayrılan, bir köşede yalnız kalan koyunu avladığı gibi şeytan da toplumdan ayrılan insanları avlar. Binaenaleyh siz, ayrılıktan ve ihtilaftan sakının, cemaatten, toplumdan ve mescidden ayrılmamaya bakın." (Ahmed b. Hanbel, V, 233, 243) 

Bir hadis-i şerife göre, "Kıyamet "Allah Allah" diyenlerin üzerine kopmayacaktır." (Müslim, İman, 234) Yine, bildirilmiştir ki Resûlullâh aleyhisselâtu vesselâm: "Kıyamet sâdece şerir (şerli) insanların üzerine kopacaktır!' buyurdular." (Müslim, Fiten, 131) 

Kıyametin Büyük Alametleri

1- Mehdi aleyhisselâmın Çıkması

Kıyametin büyük alametlerinden biri de kıyamet kopmadan önce Mehdi aleyhisselâmın gelmesidir. Nitekim Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem Mehdi aleyhisselâmın geleceğini haber veren bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: 

"Dünyada yalnızca bir gün kalsa bile, yeryüzünü zulmün kapladığı gibi adaletle dolduracak, ismi benim isimime babasının ismi benim babamn ismine uyan, benden veya Ehl-i Beyt'imden birini göndermek için Allah-u Teâla o günü uzatacaktır." (Ebu Davud, Mehdi, 1; Tirmizi Fiten, 52) 

Mehdi hakkında otuzdan veya bazı âlimlere göree elliden fazla hadis rivayet edilmiştir. Toplamı manevi tevatür derecesine ulaşmıştır.

Ehl-i Sünnet âlimleri, dalalet fırkalarının ortaya atttığı mehdi inancından farklı olarak, ehl-i sünnetin meydi itikadına göre, Hzi Mehdinin kesin olan vasıflarını şöyle ortaya koymuşlardır: Mehdî, Peygamber Efendimiz'in soyundan gelecek, Peygamber Efendimiz'in ismini taşıyacak, dünyayı adaletle dolduracaktır. 

Farklı rivayetlere göre: Mehdi aleyhisselâm Hz. Peygamber'in yolundan gidecek, uyuyan kimseyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır. İhya etmedik sünnet, kaldırmadık bid'at bırakmayacaktır. Ahir zamanda, aynı Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem gibi dinin icaplarını yerine getirecektir. 

Mehdi aleyhisselâm Zülkarneyn ve Süleyman aleyhisselâm gibi bütün dünyaya hakim olacaktır. Haçı kıracak, domuzu öldürecektir. Yeryüzü zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır. Her şeyi hak ve adalet ölçüleriyle eşit bir halde taksim edecektir. Böylece yer ve gök sakileri ondan razı oldukları gibi, havadaki kuşlar, ormandaki yırtıcı hayvanlar, denizdeki balıklar bile memnunluk duyacaktır. 

Yine bazı rivayetlere göre, Mehdi aleyhisselâm bu adalet ve bolluk içinde yedi yıl yahut sekiz yıl veya dokuz yıl yaşayıp hükümdar kalacaktır. 

Hz. Mehdi'nin zuhuruna inanmak, müminler için bir umut kaynağıdır. Ümmet çok zor zamanlardan geçse de kıyametten evvel Mehdi aleyhisselâmın zuhuur edeceğine inanmak, müslümanların yüreğinden ümitsizliği giderir, çalışma şevki verir. 

Allah-u Zülcelâl İslâm dinini, kıyamete kadar muhafaza edecektir. Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde, "Allah her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddid gönderir." (Ebu Davud, Melahim, 1) buyurarak, Ümmet-i Muhammed'e ümit telkin etmiştir. 

Bir kişi Hz. Mehdi zuhur ettiği vakit ona tabi olmak istiyorsa, müslümanların sırat-ı müstakim üzere olan cemaatine tabi olmalıdır. Peygamberimiz buyuruyor: "Ümmetimden kıyamete kadar hak üzere devam eden bir taife bulunacaktır." (Müslim, İman, 247) 

Şunu belirtmekte fayda görüyorum: Bazı insanlar; "Şu kimse Mehdi midir?" veya "Bu kimse Mehdi midir?" diye soruyorlar. Hâlbuki Mehdi aleyhisselâm kısaca anlatılan bu özelliklere sahiptir. Maalesef zamanımızdaki bazı sapık insanlar, kendilerini Mehdi olarak müslümanlara lense ettiriyorlar. Hâlbuki Mehdi aleyhisselâm, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin yaşadığı gibi yaşayacak ve onun ahlakı Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin ahlakı gibi olacaktır. 

Bazı insanlar, aynı anda yüz kişiyi Mehdi ilan edebiliyorlar. Hâlbuki Mehdi aleyhisselâm bir tanedir. Bir grup insan ortaya çıkıyor ve "Bizim dediğimiz kimse Mehdi'dir." diyorlar. Diğer tarafta başka bir grup atılarak; "Yok, sizin dediğiniz kimse değil, bizim dediğimiz kimse Mehdi'dir." diyorlar ve aralarında kıskançlık ve kin meydana geliyor. 

Gerçek Mehdi aleyhisselâm zuhu ettiğinde, bu gibi insanların ona tabi olmamasından korkulur. Mehdi aleyhisselâmın zuhur, Allah-u Zülcelâl'in görevidir; insanların görevi değil. O, dilediği zamanda mutlaka gönderecektir. 

2- Deccal'in Çıkması:
Kıyametin büyük alametlerinden birisi de Deccal'in çıkmasıdır. Deccal, müslümanlar için büyük bir fitne olacaktır. Peygamberlik ve hatta ilahlık taslayacaktır. Allah-u Zülcelâl ona, akılları hayrete düşürecek şekilde bir kuvvet veriri. Bu kuvvetle istediği zaman buluttan yağmur yağdırır, istediği zaman da durdurur. Ölüyü diriltir, çöl olan yerlerde de ot bitirir.

Bütün bunlar, insanoğlu için fitne ve imtihandır. Onun yaptıklarına (hakiki) mü'minler aldanmazlar. Fakat kalplerinde şüphe bulunan kimseler, ona aldanıp uyarlar. Allah-u Zülcelâl'in koruduğu kimseler hariç, insanların birçoğu ona aldanacaktır. Deccal hakkında varid olan hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledır: 

Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem: "Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Nuh aleyhisselâm ümmetini onunla korkuttu, ondan sonra gelen peygamberlerde. O, sizin aranızdan çıkacak. Onun hâli sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü, sanki (salkımdan) dışa fırlamıi bir üzüm tanesi gibidir. İki gözünün arasında 'kâfir' yazılmış olacaktır. Bunu her müslüman okuyacaktır." (Bûharî, Fiten, 27; Müslim, Fiten, 103) 

Huzeyfe radıyallâhu anhu şöyle anlatmıştır: Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem buyurdular ki: "Deccal çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düş)meyi kabul et)sin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur." (Buhârî, Enbiyâ, 50, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 105, 108) 

Bu hadis, Deccal'le ilgili haberlerin sembol ve teşbih ifade ettiğini, değerlendirmelerin izafî olduğunu anlamada daha açıktır. Çünkü Deccal beraberinde ateş getirecek. Fakat bunun ateş olması, beşerî bir değerlendirmedir; insanlara göre ateştir, İlahî ölçülere göre ise o ateş değil, tatlı sudur. Resûllahı dinleyen mü'minlerin, o ateşi tercih etmesi gerekir. Çünkü insanlar nazarında tatlı olan "su" ise Allah nazarında ateştir. 

Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem, bilhassa bu Deccal fitnesine karşı uyarıda bulunmuştur. Hadislere göre, bu fitne, insanlığın en büyük fitnesidir. Hz. Nuh3tan bu yana bütün peygamberler aleyhimusselam, ümmetlerini Deccal fitnesine karşı uyarmışlardır. Deccal Medine ve Mekke haricinde her beldeye ayak basacaktır. Büyük Deccal'den önce çıkacak olan küçük Deccal sayıca otuzu bulacak, hepsi de Allah ve Resulü hakkında iftiralar düzerek küfre düşecektir. 

Ebu Hureyre radıyallâhu anhu anlatıyor: "Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem buyurdular ki: "Otuz kadar yalancı deccallar çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri, Allah'ın elçisi olduğunu zanneder." (Tirmizi, Fiten, 43)

Yukarıdaki hadis-i şerifte görüldüğü gibi, birçok hadis-i şeriflerde kıyamet alametlerinden olan birçok Deccal'in ortaya çıkacağı zikredilmektedir. Yalnız, son Deccal ile önceki Deccaller arasında fark şudur: Son Deccal, ilahlık davasında bulunacak, diğerleri ise peygamber olduklarını veya peygambere yakın bir şahsiyet olduklarını iddia edeceklerdir.

Kıyametin büyük alametilerinden biri olan Mesih Deccal hakkında Nevvas b. Sem'an radıyallâhu anhudan rivayetle, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: 

"Beni, sizin üzerinize en çok korku ve endişeye düşüren Deccal'dir. Eğer o, ben henüz sizin içinizde bulunurken meydana çıkarsa, ben sizin önünüzde ona karşı durum sizi müdafaa eder ve ona hiçbir yardımcıya muhtaç olmadan tek başıma ve delille galebe çalarım. Eğer ben içinizde yok iken çıkarsa, o zaman her bir kişi, bizzat kendi nefsini müdafaa etmek durumunda olacaktır. Allah da her bir müslüman benim halifemdir (benden sonra onları koruyandır). Şüphesiz o (deccal) sevilmeyecek neviden gayet kıvırcık saçlı bir gençtir. Onun bir gözü (Salkımından dışarı fırlamış iri bir üzüm tanesi gibi) dışarı fırlamıştır. Sizden her kim ona yetişirse hemen ona karşı Kehf Suresi'nin baş taraflarını okusun. O Şam ve Irak arasında kayalıklardan çıkacaktır da sağ ve sol (her tarafta) tarafta en süratli bir şekilde fesatlar çıkaracaktır. Ey Allah'ın kulları! Siz sebat ediniz." Sahabeler: 

- Ey Allah'ın Resulü! Onun yeryüzünde kalması ne kadar sürer? Diye sordu. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: 
- Kırk gün. Bir gün bir sene gibidir. Bir gün bir ay gibidir. Bir gün de bir Cuma (bir hafta) gibidir."  Sahabeler:
- Ey Allah'ın Resulü! Bir sene gibi uzun olan o gün içinde, bizim bir günün namazı kâfi gelir mi? diye sordular. Bunun üzerine Hz. Peygamer sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
- Hayır. Siz o uzun günde, ondan önceki günlerinizdenki namaz vakti kadar zamanı takdir edin (öylece namazınızı kılın). Sahabeler tekrar: 
- Ey Allah'ın Resulü! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır? Diye sorunca Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: 
- Rüzgârın yöneltip sevk ettiği yağmur gibidir. Deccal bir kavmin üzerine gelir ve onları davet eder. Onlar da ona iman edip kendisine uyarlar. Müteabiken o, göğe emreder, gök yağmur yağdırır, yere emreder de o da her türlü bitkiyi bitirir."
(Müslim) 

Deccal, Mehdi aleyhisselâm zamanında çıkacak ve İsa aleyhisselâm tarafından öldürülecektir. Kim Deccal'in bu fitnesinden kurtulmak istiyorsa, günahlardan kaçınıp Allah-u Zülcelâl'i razı edecek salih ameller yapmalı ve Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellemin tavsiye buyurduğu gibi Kehf suresinin başından ya da sonundan on ayet ezberleyip okumalıdır. 

Bu sûrenin, okuyanı Deccal fitnesinden koruyacağı meselesinde âlimler: "Bu sureyi bunu anlayarak, düşünerek,  kavrayrak okuyanların Deccal'a karşı intibaha (uyanışa) hrlip fitnesine düşmekten kendilerini koruyacağını" beyan etmişlerdir. Kurtubî ve Nevevi böyle söylemekte müttefiktirler. 

3- Hz. İsa aleyhisselâmın Yere İnmesi
Hz. İsa aleyhisselâm hakkında Kur'an-ı Kerim'de birçok ayetler nazil olmuştur. Bunlarda anlatıldığına göre Hz. İsa, Hristiyanların iddia ettiği gibi çarmıhta ölmemiştir, Allah'ın katına yükseltilmiştir.

"İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve 'kalplerimiz perdeledir' demeleri ki kalpleri perdeli yırtılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve 'Biz Allah'ın resulü(!) Meryem oğlu İsâ'yı katlettik' demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa onlar İsâ'yı öldüremediler, asamadılar da; öldürülen başkası idi, lâkin kendilerine ona benzer gösterildi. İsâ hakkında ihtilafa düşenler de bu hususta şüphe içindedirler. Bu konuda kesin bilgileri yoktur, zanna tâbi olmaktan başka bir şeye dayanmazlar. Onu kesinlikle öldürmediler. Doğrusu Allah onu kendi katına yükseltti. Allah aziz ve hakimdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.)" (Nisa, 155-158)

İşte, kıyamet yaklaştığı ve Deccal zuhur edip büyük bir fitne çıkardığı zaman, Hz. İsa inecektir. O sırada müslümanların başında Hz. Mehdi bulunacaktır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: "İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryemoğlu sizin içinize indiği zaman, sizler nasıl olursunuz?" (Buhari, Enbiya, 50; Müslim, İman, 71) 

Hz. İsa delillerle indiği zaman, dünyadaki Ehl-i Kitap (Hristiyan ve Yahudiler) ona iman edecek, dünya adaletle ve hidayetle dolacaktır. Çünkü onun inmesi, kıyamet için bir delil ve alamet olacaktır. 

"Hayır, o bir ilah değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğullları için örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah'ın hikmetine aykırııdır. Gerçekten o (Hz. İsa), kyamet için bir bilgidir/alamettir. Artık siz, o saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin de Bana tâbi olun. Doğru yol budur." (Zuhruf; 59-61) 

"And olsun, Kitap Ehlinden, ölümünden önce ona (Hz. İsa) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onlara şahitlik edecektir." (Nisa; 159) 

Hz. İsa aleyhisselâmın Dımeşk'in doğu tarafındaki beyaz minareye ineceği bildirilmiştir. Hz. İsa aleyhisselâm iki kat elbise içinde, ellerini iki meleğin kanatları üzerine koymuş vaziyette, sabah namazı vaktinde iner. Cemaat onun namaz kıldırması için imam olmaya buyur edecek, fakat o kabul etmeyecek ve "İmamınız, sizdendir" diyerek, Mehdi aleyhisselâmı işaret edecektir. 

Mehdi aleyhisselâm imam olup İsa aleyhisselâma ve müslümanlara namaz kıldıracaktır. Deccal'i Lud kapısında öldürecek olan İsa aleyhisselâmın geleceğini beyan eden ve gökten ineceğini ifade eden hadis-i şerifler şöyledir: Ebu Hureyre radıyallâhu anhudan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryemoğlunun hakem ve adil olarak aranıza inmesi yakındır. Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. O zaman mal çok olacağından, kimse onu alıp kabul etmez. Ve tek bir secde, dünya ve içindekilerden daha iyidir." (Buhari, Müslim) 

Nevvas b. Sem'an radıyallâhu anhudan rivayetle, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "...Sonra o (Deccal) yetişkin, gençlik dolu birini çağırır, onu vurup iki parça halinde keser de parçaları bir ok atıımı mesafesi kadar birbirinden ayırır. Sonra Deccal, parçaladığı genci çağırır o da yemen yüzü parıldayarak ve gülerek yönelir, gelir. Devval bu işe meşgul bulunduğu sırada, Allah birden bire Meryemoğu İsa'yı hönderir. O da Dımeşk'in doğu tarafındaki beyaz minareye, her boya ile boyanmış iki parça elbise içinde ve ellerini iki meleğin kanatları üzerine koymuş vaziyette iner. Başını aşağıya eğince su damlatır. Yukarıya kaldırdığı vakitte ondan iri inci tanesi gibi duru ve güzel bir su iner. Artık hiçbir kâfir, onun için nefesinin rüzgârını diri olduğu halde bulması mümkün olmaz. Onun nefesi de gözün göreceği yere kadar ulaşır. Müteabiken İsa, Deccal'i arar ve sonunda onu Beytü'l-Makdis'e yakın bir yer olan Babu'l-Lud denilen yerde yetişerek öldürür. Sonra İsa'ya Allah'ın Deccal'in şerrinden korumuş olduğu bir kavim gelir. İsa onların yüüzlerine eliyle dokunup mesh eder ve onlara cennetteki derecelerini söyler." (Müslim) 

İsa aleyhisselâm yeryüzünde kırk gün kalır. Umre ve hac ibadetlerini yerine getirmek için telbiye getireceği haber verilmiştir. (Buhari, 3263; Müslim, 155, 242)  Sonra, ahirete intikal eder. Müslümanlar İsa aleyhisselâmın cenaze namazını kıldıktan sonra onu defnederler. 

"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: 'Ey İsa, doğrusu, seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden temizeyeceğim ve sana uyanları kıyaamete kadar, inkâra sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (Al-i İmran; 55)

4- Ye'cüc ve Me'cüc'ün Çıkması
Kıyametten önce vaki olacak büyük alametlerden biri de Ye'cüc ve Mec'üc'ün çıkmasıdır. Allah-u Zülcelâl, Ye'cüc ve Me'cüc'den bahseden ayet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur: "Dediler ki; Ey Zülkarneyn! Şüphe yok ki, Ye'cüc ve Me'cüc yerde fesat çıkaran kimselerdir. Bizimle onların arasına bir sed yapman üzerine, sana bir vergi verelim mi?" (Kehf; 94) 

Bunun üzerine Zülkarneyn geçidin iki yanına demir kütlelerini yığdırarak bunları yıktırdı. Demirler kor halini alınca erimiş bakır istedi ve o korun üzerine döktürdü. Nihayet bu, Ye'cüc ve Me'cüc kavimlerinin delmeye ve aşmaya güç yetiremeyecekleri şekilde muhkem bir set oldu. 

Tefsirlerde aktarılan bilgilere göre Ye'cüc ve Mec'üc kavimlerinin soyu, Nuh aleyhisselâmın oğlu Yafes'e dayanmaktadır. Nitekim Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor: "Nuh'un çocukları üç tanedir: Sam, Ham ve Yafes. Sam Arapların atası, Yafes Rumların atası ve Ham da Habeşlilerin (Sudanlıların) atasıdır." (Ahmed bin Hanbel, 5, 10-11) 

Ye'cüc ve Me'cüc hakkında Allah-u Zülcelâl başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc2ün seddi açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek vaat olan (kıyamet) yaklaştığı vakit, işte o zaman inkâr edenlerin gözleri hemen belirip kavrayacak; 'Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik (diyecekler)." (Enbiya; 96-97) 

Bu olay, henüz İsa aleyhisselâm hayattayken olacaktır. Nevvas b. Sem'an radıyallâhu anhudan rivayetle, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: 

"... Sonra Meryem oğlu İsa'ya, Allah'în deccal şerrinden korumuş olduğu bir kavim gelir. İsa, onların yüzlerine dokunup eliyle mesh eder. Ve onlara cennetteki yerlerini söyler. Onlar bu hal üzere bulundukları sırada, birden bire Allah İsa'ya: "Ben şimdi bana ait olan bir takım kulları çıkardım ki, hiçbir kimsenin onlarla harp etmeye kudret ve kuvveti yoktur. Binaenaleyh sen etrafında bulunan kullarımı Tur'da iyice muhafaza et. Onlara kendiler için muhkem bir sığınak yap diye vahyeder. Ve Allah, Ye'cüc ve Mec'üc'ü gönderir. Hâlbuki onlar her bir tepeden süratle yürür geçerler. Onların ilk kafileleri Taberiye gölüne uğrarlar da onda bulunan suyun hepsini içerler. Ye'cüc ve Me'cüc kalabalığının sonu oraya uğrar da: "Yemin olsun bir defasında burada bir su vardı." derler. Allah'ın peygamberi İsa ile onun yardımcıları çepeçevre ihata olunurlar. Nihayet onlardan herhangi birine bir ölüz başı, bugün birinizin yüz dinarından daha hayırlı olur. Müteakiben  Allah'ın peygamberi İsa ve arkadaşları Allah'a dua ederler. Allah düşman askerleri içine deve ve davarların burunlarından olan bir burun kurdu gönderir ve sonunda hepsibir tek kişinin ölümü helak olurlar. Sonra Allah'ın peygamberi ile onun sahabeleri yere inerler. Artık yeryüzünde Ye'cüc ve Me'cüc gertlerinin yağlarınn ve pis kokularının doldurmadığı bir karış yer bulamazlar." (Müslim)

"Ertesi gün, onların helak oldukları anlaşılınca İsa aleyhisselâm ve arkadaşları sığındıkları kaleden inerler. Allah'a niyazda bulunurlar ve Allah birtakım kuşlar gönderir. Bu kuşlar o kokmuş cesetleri Allah'ın dilediği bir yere taşırlar.. Sonra Allah-u Teâla şiddetli bir yağmur gönderir, o yağmur her tarafı yıkayıp temizler, ayna gibi parlatır. Sonra yere: 'Ürünlerini bitir, bereketini geri getir' denilir. Öyle ki, bir kalabalık tek nar ile doyar, onun kabuğunun altında gölgelenir. Süt bereketlenir de bir sağmal hayvandan sağılan süt kalabalık bir cemaate yeter." (Tirmizi; 2341) 

5- Dabbetü'l-Arz'ın Çıkması
Kıyametin büyük alametlerinden birisi de Dabbetü'l-Arz denilen bir canlının çıkmasıdır. Rivayete göre, Dabbetü'l-Arz denilen bu hayvan, Salih peygamberin devesinin yavrusudur. Annesini kestikleri zaman kendisinin ve annesinin çıktığı kaya yarılmış ve bu kayanın içine girmiştir. Ahir zamanda bu kayadan çıkacaktır. Bu hayvan o kadar süratli yürüyecek ki, kovaladığını mutlaka yakalayacaktır. 

Mü'min'in anlına Mü'min diye yazacak ve o kimsenin yüzü parlayacaktır. Kâfir olanın alnına da "Kâfir" diye yazacak ve onun da yüzü simsiyah olup kararacaktır. 

Allah-u Zülcelâl Dabbetü'l-Arz hakkında şöyle buyurmuştur: "O söz (ün manası yani gazabi) insanların aleyhine gerçekleşip vukua ve zuhura geldiği (yani yaklaştığı) zaman, onlar için yerden bir Dabbe çıkarırız ki, bu hayvan olnara insanların ayetlerimize kat'i surette inanmaz olduklarını onlarla konuşur." (Neml; 82) 

Bazı âlimler şöyle demiştir: "İnsanlar isyanlarına devam etmeleri için aleyhlerine olan tehdit zuhura gelir. İş vukua geldi, yani vacip old denilir. İnsanlar vaaz ve nasihati sevmezler onlara nasihat tesir etmez. Kendilerine hiçbir nasihat kâr etmez olduğu zaman, Allah-u Teâlâ onlar için yerden bir hayvan çıkarır. Bu da kendileri için bu hayvanın Aziz ve Celil olan Allah tarafından (kıyametin yakın olduğuna delalet eden) bir alamet olduğuna yakîn ve kanaat hâsıl olsun diye... Çünkü adet olarak hayvanların konuşması da yoktur, aklı da yoktur." 

Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Dabbetü'l-Arz beraberinde (Süleyman peygamberin mührü ile Musa peygamberin Âsa'sı olduğu halde çıkar. Asa ile mü'minin yüzünü parlatır. Mühürle de kâfirin burnunu damgalar. Hatta bir sofra halkı yemek yemek için toplanırlar da onların her biri mü'min olana "Ey Mü'min!" Bir diğeri de kafir'e: "Ey Kafir!" diye hitap eder." (Tirmizî, İbn Mace) 

Ebu Davud'un Huzeyfe b. Esid'den tahric ettiği üzere, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi veselleme Dabbetü'l-Arz'dan sorulunca, Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Dabbe'nin üç çıkışı vardır. Birincisinde bazı şehirlerde çıkar, sonra gizlenir. Diğerlerinde de emirler kan dökerken bazı şehirlerde çıkar, yine gizlenir. Sonra da insanlar mescidlerin en şereflisi, en büyüğü ve en fasziletlisinin yaında iken yer kendilerini fırlatmaya başlar. Derken halk kaçışır, mü'minlerden bir taife kalır. "Bizi Allah'tan başka hiç kimse kurtaramaz." derler. Dabbe de onların üzerine çıkar, yüzlerini iri inciden yıldız gibi cilalandırır. Sonra hareket eder. Artık ne takip eden yetişebilir ne de kaçan kurtulabilir. Bir adama varır namaz kılıyordur. Vallahi sen namaz ehli değilsin der ve yakalar. Mü'minin yüzünü ağartır, kâfirin burnunu kırar." 

Sahabeler: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman insanlar ne halde olur? diye sordjklarında Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "O zamanda insanlar mallarda ortak, şehirlerde barış (yahut sohbet) halinde ve seferlerde arkadaşlar gibi olurlar."
(Ebu Davud) 

Bazı âlimler, Dabbetü'l-Arz'ın çıkışı emr-i bi'l-mağruf ve neyh-i ani'l-münker terk olduğu vakittir, demişlerdir. Doğrusunu Allah-u Zülcelâl bilir. 

6- Güneşin Batıdan Doğması
Kıyametin büyük alametlerinden birisi de güneşin batıdan doğmasıdır. Güneşin batıdan doğması ile tevbe kapısı kapanır. Ne bir tevbe edenin tevesi kabul olunur ve ne de iman eden kâfirin inamı kabul olunur. Allah-u Zülcelâl güneşin batıdan doğması hakkında ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: 

"Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alametlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz." (En'am; 158) 

Müfessirlerin çoğunluğu bundan murad, güneşin batıdan doğması olduğuna ittifak etmişlerdir. Ebu Hureyre radıyallâu ahnu şöyle anlatmıştır: "Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellem buyurdular ki: 

"Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Batıdan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman eder. Ancak, daha inanmamış veya imanın sevkiyle hayır kazanamamış olan hiçkimseye bu iman fayda sağlamaz."
(Buharî, Müslim, Ebu Davud) 

Ebu Zer radıyallâhu anhu şöyle anlatmıştır: "Güneş battığı sırada Mescid'e girmiştim Resûlullah sallalâhu aleyhi vesellem bana: "Ey Ebu Zerr! Şu (güneş batınca) nereye gidiyor, biliyor musun?" buyurdular. Allah ve Resulü daha iyi bilir!" dedim. "O, Rabbinden secde etmek için izin istemeye gider. Ona izin verince sanki kendisine şöyle denir: 'Git geldiğin yerden tekrar doğ.' O da battığı yerden doğar." (Tirmizi) 

İnsanlar baktıkları zaman ışıksız olarak güneşin batıdan doğduğunu görecektir. O andan itibaren tevbe kapısı da kapanacaktır. O anda, insanlar büyük bir paniğe kapılacak ve korkudan ne yaptıklarını bilemeyecek bir duruma geleceklerdir. 

O gün, iyi kimselerin ağlamaları kendilerine fayda verecektir. Kötü kimselerin ağlamaları ise kendilerine asla yarar sağlamayacaktır. Kâfirlerin o anda iman etmiş olmaları kabul görmeyecektir. Rivayete göre, günein batıdan doğmasından sonra yeryüzünde yüz yirmi yıl daha kalacaktır. Doğrusunu Allah-u Zülcelâl bilir. 

7- Dumanın Çıkması 
Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!" (Duhân; 10)

Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Duhânın (dumanın) tesiri mü'mine nezle gibi gelir, kâfire ise çok şiddetlidir." (Ebu Davud) 

8- Doğuda, Batıda ve Arap Yarımadası'nda  Bir Yerin Batması
Dünyanın üç yerinde üç yerin batması ya da çökmesi olayı da kıyamet alametlerindendir. Bu üç batışın vuku bulacağı yerlerden biri batıda, biri doğuda, birisi de Arap Yarımadası'nda olacaktır. Nitekim Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: 

"Siz daha önce on alamet müşahede etmedikçe kıyamet kopmaz. Duhan (duman) Deccal, Dabbetü'l-Arz, güneşin batıdan doğması, İsa'nun Nüzulü, Ye'cüc ve Me'cüc'ün çıkması, biri batıda biri doğuda biri ise Arap Yarımadası'nda olmak üzere, üç tane yer çökmesi, bu alametlerin sonuncusu ise insanları mahşer yerine doğru önüne katarak süren bir ateştir."
(Müslim) 

9- Kâ'be'nin Yıkılması 
Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Habeşli biri Kâ'be'yi tahrip edecektir. Onu şu anda siyah elleri ile Kâ'be'nin taşlarını bir bir söker hâlde görüyorum." (Buhâri, Müslim) 

10- Ateş'in Çıkması
Rivayete göre, Yemen tarafından öyle bir ateş çıkar ki, insanları önüne katıp sürer. 

Son on alameti ihtiva eden bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: Huzeyfe b. Radıyallâhu anhu şöyle anlatmıştır: "Biz, kıyamet hakkında aramızda müzakee ederken Hz Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem ansızın üzerimize çıkageldi ve şöyle butudu: "Neyi müzakere ediyursunuz? Sahabeler: "Kıyameti müzakere ediyoruz." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: 

"Siz daha önce on alamet müşahede etmedikçe kıyamet kopmaz. Duhan (duman) Deccal, Dabbetü'l-Arz, güneşin batıdan doğması, İsa'nun Nüzulü, Ye'cüc ve Me'cüc'ün çıkması, biri batıda biri doğuda biri ise Arap Yarımadası'nda olmak üzere, üç tane yer çökmesi, bu alametlerin sonuncusu ise insanları mahşer yerine doğru önüne katarak süren bir ateştir." (Müslim)

Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Kıyamet, 'Allah Allah' diyen bir kimsenin üzerine kopmayacaktır." (Müslim, Tirmizî)

Hadis-i şerifte açıkça ifade edildiği gibi yeryüzünde kâmil bir manada, tam bir ihlas ve kalp ile "Allah" diyen bir kimse bulundukça kıyamet kopmayacaktır. Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem, kıyametin kötü insanlar ve kafirler üzerine kopacağını bildirmiştir. Bu hadislere göre, kıyamet kopmadan önce mü'minlerin ruhları alınacak ve onların ahirete göçmeleri sağlanacaktır. (Buhari, Müslim)  

Kaynak: Temel Esaslar Kitabı
Müellif: Seyda Muhammed Konyevi (k.s) Hazretleri



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol